3 Ocak 2012 Salı

Bir süredir ifadesiz bir suratla bilgisayar ekranına bakıyorum.

Coldplay dinleyerek bir süredir ifadesiz bir suratla bilgisayar ekranına bakıyorum.

İfadesiz bir suratla bilgisayar ekranına bakarak bir süredir Coldplay dinliyorum.

Bir süredir ifadesiz bir Coldplay ekranında suratla bilgisayar dinliyorum.

Bazı şeyler saçmalandığı müddetçe vardır.

Bunlardan biri de benim galiba.

Yine de aramızdaki bu tanımsızlığın,

Hoş bir yanı var.

1 Ocak 2012 Pazar

gece söylenmeleri..

Adam elindeki bira şişesini sımsıkı tutuyordu. 
             Esmer bir kadına benziyordu adamın elinde bira şişesi.  Bir an bıraksa yere düşecek ve kırılacaktı kadın, tutkular dökülecekti yere herşey bitecekti sanki.
            Porsuğa karşı bir banka oturdu adam,  biraz etrafı izledi ve biradan bir yudum aldı.  Hava soğuktu, belli belirsiz inceden bir yağmur yağıyor gibiydi şehrin üstüne. Adamın kafası karışıktı, bulanıktı, iğrençti.  Bir gecede binlerce kadını bile düzse, mutlu olamayacağını düşündü. 
             Mutsuzluğunun nedenlerini bir şişeye koymuş yudumluyordu. Asla  bilemeyecekti o nedenleri.  Siktiği dünyaların içinde boğulmuştu. Yolunu kaybetmiş müjde ar gibi ruhu ona '' İstanbul ne tarafta hemşerim? '' diye sorarken o düzenin düzdüğü, düzülmüş bir düz insandı. Kaybetmişti, herkes gibi..
               Asla bilemeyecekti kaybettiklerini. 
             




          




      

28 Aralık 2011 Çarşamba


Bir gün başın sıkışırsa, bunalırsan bişilerden, hayat enerjini alırsa sevdiğin kadınlar, taptığın ruhlar, yaşadığın aşklar, sahteleşirse tüm o yüzler, sesler, izler..
Ben hep burdayım.
Bil istedim.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Neredeyse 48 saattir hiç uyumadım  !!123!!

           Bu akşam zeytinyağlı yiyemem aman basmada fistan giyemem aman türküsünde son derece enerjik bir halet-i ruhiye içerisinde sınıf arkadaşlarımla göbek attım. Alkolde almamıştım aslında. 

               Normal değil hiçbirşey azizim.  Neden dersen inan bende bilmiyorum böyle puşt gibin ibne gibin bişiler dönüyor zihnimde küfür edicem edemiyorum da.  
               
              Şehir güzeldir, canlı müzik güzeldir, ortamda bazılarını bazılarına benzetmek gariptir ve alkol bazen vokalin söylediği şarkıya enjekte edilmiştir.

               Herşey tamam mıydı ? değil ama tamam olmak zorunda da değil. Ve eksik olan tek şey cesaret biraz sanki.

               Kanıma giren zehirle de yaşıyorum işte fena mı ?

Bi de son olarak;  '' Hey onbeşli onbeşli '' türküsünde göbek atan herkesin amına koyayım. Vokaldeki piç senin de götüne mikrofon sokayım.  

                O türkü göbek atılacak en son türküdür.

         

18 Aralık 2011 Pazar

cevap veremediler !!!1234!!

Sevgili bilim insanları;


         Norveçli balıkçıların çatlayan elleri kadar kıymetimiz yok mu amk sizin gözünüzde?  Laboratuvarınızın tozunu yalayayım şu boktan hissiyata bi çare bulunuz.   öptm.kib.
                     


                                      Bu da kaybedenler ve kaybettiğini bilenler için gelsin.

17 Aralık 2011 Cumartesi

Aşağıdaki yazı '' tom still waits '' adlı sözlük yazarının girdisinden çok fazla etkilenilerek yeniden şahsımca yorumlanmıştır.  
Benim yazdıklarımın herhangi bir kişi veya kurumla umarım bir ilgisi yoktur.
----


      Karanlık odada, karanlık kafamla oturuyorum. Konuşulanları düşünmeye üşenmekle, bizim oğlanı hayal etmek arasında bir yerlerdeyim. Ne alakası varsa?  nerden çıktıysa ?  Kafam o kadar karanlık ki, o kadar iğrencim ki.  Bi zamanlar bi çocuğu gerçekten sevmiştim. Öyle cacıktan değil yani. Ama bi yandan da etrafımdaki tipleri süzüyordum, arayışlarda değildim ama '' hımm bu da fena değil aslında lan '' diye içimden laf atıyordum elin herifine.  Bizim oğlana gelelim; Oturup herhangi bi yerde herhangi bi zamanda onu saatlerce hayal ediyor, geleceğe dair umutlarımı inatla besliyordum. Onu hayal ettikten sonra birden onun söylediklerini, rahatsız edici bakışlarını vs. aklıma getirince birden soğuyor ve farklı bişeyi düşünmeye çalışıyordum. Sırf kafam dağılsın diye bi gün; sifonun nasıl çalıştığını düşündüm. Ben böyle saçmasapan şeyleri düşünürken o muhtemelen kafasında başka bir orospuyu düşünüyordu. Ve ben bunu düşünerek ağlamaya çalışıyordum ama olmuyordu. Gözlerim dolardı bazen ama asla sıradan ağlak kızlar gibi saatlerce ağlayamadım onun için. O kadar severdim yani, harbi severdim. 
        Yüzüne fazla bakmazdım, konuşurken olabildiğince kısa keserdim söyleyeceklerimi. Arkamı dönerdim ona. Bazen söylediği şeylerin duymak istemediğim şeyler olduğunu bilsem de gülümserdim ve susardım. Gözlerine bakardım sadece. Sonrası ?  İstenmediğimi öğrenmeye tenezzül bile etmedim. Onun o eşsiz, harikulade sevgilisi.. Yaptığım bütün aptalca şeylere ve düşündüğüm bütün korkunç fikirlere rağmen içimde bir yerde iyi bir insan olacaksam onunla olabilirim diyordum. Düşünmek, yapmaktan daha kolaydı.  
         Ders çıkışı tekele uğrardım. Bi kaç şişe bira, bazen de şarap veya vodka alırdım, gece müziklerimi açardım ve yüzünü hayal etmeye çalışırdım.  Yüzüne bakmadığım için hatırlayamazdım. Sanki somut bişi değil di suratı. O kadar severdim ki, öyle gelirdi. 
          Üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen ona asla elveda demedim. Bazen gülümsedik birbirimize ve ben öldüm. Bazen aynı anda yere baktık konuşurken. Ve bazen beni az da olsa sevdiğini hissettim.
            Kendine iyi bak.